Türkiye, uzun yıllar boyunca enerjisinin önemli bir kısmını terörle mücadeleye harcadı. Yıllarca süren acılar, şehit haberleri, ekonomik kayıplar ve toplumsal yorgunluk… Ancak bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, millet iradesi ve devlet aklının birleştiği yeni bir döneme giriyoruz: Terörsüz Türkiye dönemi.
PKK’nın geri çekilme kararı, sadece bir örgütün sahadan çekilmesi değildir; bu, bir milletin sabrının, direncinin ve kararlılığının tescilidir. Bu karar, Türkiye’nin “devlet aklı”yla şekillenen kararlı mücadelesinin ve milletin Cumhurbaşkanımıza duyduğu güvenin sonucudur. Yarım asırdır süren mücadelenin sonunda yazılan bu tarih, kelimenin tam anlamıyla bir sessiz devrimdir.
Son dönemde terör, siyaset sahnesinde bir araç olmaktan çıkarılmış, milli güvenlik anlayışı stratejik bir akılla yeniden inşa edilmiştir. Devletimizin kararlılığı sayesinde, Türkiye artık terörü konuşan değil, huzur, güven ve istikrarı büyüten bir ülke konumundadır. Bu dönüşüm, sadece güvenlik politikalarıyla sınırlı değildir; aynı zamanda toplumsal birlik, ekonomik istikrar ve bölgesel saygınlık anlamına gelmektedir.
Bugün Türkiye, vekalet savaşlarının gölgesinde değil, kendi iradesinin ışığında ilerliyor. Milletin sabrı, direnci ve milli birlik duygusu, bu ülkenin en büyük savunma hattı haline gelmiştir.
Terörle mücadele, Türkiye’ye yalnızca can kaybı değil, aynı zamanda büyük bir ekonomik yük de getirmişti. Her kurşun, her operasyon, sadece askeri değil, sosyoekonomik maliyetler de doğuruyordu. Şimdi ise bu tablo değişiyor. Terörün gölgesi kalktıkça, yatırım, üretim ve kalkınma yeniden hız kazanıyor. Artık enerjimizi güvenlik tedbirlerine değil, eğitime, kültüre, kalkınmaya ve ekonomik büyümeye yönlendiriyoruz.
Terörsüz Türkiye, sadece güvenli değil, aynı zamanda refah üreten bir Türkiye’dir. Turizmden sanayiye, tarımdan teknolojiye kadar her alanda istikrarın bereketi hissedilecektir. Bu, 86 milyonun ortak kazancıdır. Doğu ve Güneydoğu’nun adı terör belasıyla değil, dağlarında açan çiçek kokularıyla, halaylar ve nefis yemekleriyle bilinecek. Dünya tarihi kadar eski olan Mezopotamya coğrafyası yeniden dünyanın en göz alıcı yeri olacak.
“Terörsüz Türkiye” süreci yalnızca bir güvenlik reformu değil, aynı zamanda milli dayanışma hareketidir. Yıllar boyunca terör, kardeşlik duygusunu zedelemeye çalıştı; bugün ise Türkiye, aynı bayrağın gölgesinde Türküyle, Kürdiyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Zaza’sıyla, Çerkez’iyle 86 milyonuyla tek yürek olup, yeniden kenetleniyor.
Bu bir birlik hareketidir ve şer odaklarının, kuzu maskesi takmış çakalların dediği gibi terör örgütleri ile barışmak, şehitlerin hakkının sorulmaması, kanının yerde bırakılması değildir. Bu birlik, devletin güvenini, toplumun huzurunu ve ekonominin üretkenliğini besliyor.
Kardeşliğin dili, birliğin sesi, üretimin gücü birleştiğinde ortaya çıkan tablo Huzurlu Türkiye’dir. Yeni kanların akmaması, şer odaklarının kardeşi kardeşe kırdıramamasıdır. Daha güzel, daha huzurlu ve daha güvenli bir gelecek için, evlatlarımız için bugün taşın altına elini koymuş bir milletin aydınlık geleceği inşa etme sürecidir.
Terörün tasfiyesi, sadece Türkiye için değil, bölgesi için de bir dönüm noktasıdır. İçerde birlik sağlayan bir Türkiye, dış politikada daha güçlü, daha saygın ve barış üreten bir aktör haline gelecektir. Bugün Türkiye, sınırları içinde güvenliği sağlayarak; yarın sınırlarının ötesinde istikrarın mimarı olacaktır.
İçerde birlik, dışarıda saygınlık… Bu çizgi, Türkiye’nin 21. yüzyılda bölgesel liderliğini pekiştirecek stratejik vizyonun temelidir.
Bugün Türkiye, terörün karanlığını geride bırakıyor; huzurun aydınlığına yürüyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, devlet aklıyla, millet iradesiyle yazılan bu yeni dönem; çocuklarımızın geleceğini, ekonomimizin istikrarını ve toplumun huzurunu güvence altına alıyor.
Terörsüz Türkiye, sadece bir hedef değil; bir milletin yeniden doğuş hikâyesidir. Huzurlu Türkiye demek, Terörsüz Türkiye demektir.
